Montessori Eğitimi

Çeşitli alanlarda geleceğe yön veren, öğrencilerimize rota oluşturan interaktif eğitim modelimiz ile ülkemizde ve Avrupa’ da başarılara imza atmaya devam ediyoruz. Her geçen gün başarımızı üst sıralara taşıyoruz. 

İtalya’nın ilk kadın tıp doktoru olan Maria Montessori tarafından geliştirilmiş, kendine has bir eğitim felsefesi üzerine inşa edilmiş bir eğitim yöntemidir.
Maria Montessori kendi oluşturduğu eğitim yöntemini anlatırken şöyle der: “Çocuğu çalıştım. Çocuğun bana verdiklerini aldım ve onları ifade ettim.” Dünya üzerinde sadece Montessori Yöntemi çocuk gözlemlenerek, ona göre ve ondan gelen verilerle geliştirilmiştir.

Nedir bu Montessori Yöntemi?
Çocuklar müthiş bir öğrenme arzusuyla doludurlar. İşte bu Montessori okullarının atan kalbidir. Yaşamlarının kıymetli ilk 6 yılında bedenleri nasıl besin ve oksijene ihtiyaç duyuyorsa, onları nasıl özenle besliyorsak, zihinleri ve ruhları da gelişmek için gerekli ortam ve araçlara ihtiyaç duyar. Bu 6 yıllık dönemde beyinleri “emici zihin” ve “duyarlı dönemler” diye adlandırılan özel süreçlerden geçer. Yani “ne verirsen onu alır, her şeyin bir zamanı vardır”. Maria Montessori bunların farkına varıp, çocuğu gözlemlemiş. Bunun için uygun ortam ve beynin her bölümünü tek tek geliştirecek özel materyaller tasarlamıştır. Buna göre;
» Hazırlanmış özel bir ortam; sakin, huzurlu, çocuğun rahat hareket edeceği ve her şeyi rahat kullanacağı bir ortam
» Bu ortamda tamamı Maria Montessori tarafından tasarlanmış 135 özel materyal.(Günlük yaşam materyalleri, duyu materyalleri, matematik materyalleri, dil materyalleri, biyoloji materyalleri ve kozmik eğitim materyalleri mevcuttur.)
Her materyal beyinde özel bir bölgeye düzenli uyaran vererek o bölgeyi hassaslaştırır. 0-6 yaş çocuğunun soyut öğrenmesi mümkün değildir. Bu materyallerle tüm eğitim somutlaştırılarak verilir. Çocuk tüm kavramların yanı sıra matematik ve coğrafya gibi bilimleri de somut materyallerle öğrenir ve her şey beynine düzgün bir şekilde kaydedilir.

» Çocuğa nasıl yaklaşacağını, her çocuğun farklı öğrenme biçimi, süresi ve hızına sabırla saygı duyup onu ihtiyacı olduğunda destekleyecek, Montessori felsefesini içinde hisseden eğitmenler.
İşte bunları sağlarsak, çocuk kendini ulaşabileceği en üst seviyeye kadar geliştirebilir.” Montessori Yöntemi “budur.
Bu yöntemin felsefesi çok derindir. Bazı noktalardan kısaca bahsedecek olursak;
Her çocuk aynı yaşta bile olsa gelişim hızları farklılık gösterir. Her çocuğa aynı anda aynı şeyi standart kalıplarla öğretmeye kalkarsak kimi erkenden öğrenip sıkılabilir, kimi daha anlamadan konu biter. Fakat Montessori yönteminde çocuk, kendi isteği ve öğrenme hızı doğrultusunda, soyut kavramları somut materyallerle, yaparak ve yaşayarak öğrenir. O anda seçimi kendi yaptığı için de daha istekli ve mutlu çalışır.
Montessori okullarında çocuklar tam bir birey muamelesi görürler. Yani eğitmenlerin eğitim sürecinde çocukla ilgili soruları saygı duyduğu bir yetişkine soracakları ile oldukça benzerdir. “Mutlu mu?”, ” Öğreniyor mu?”, “Bağımsız mı?”, “Arkadaş canlısı mı?”, “Yaptığı işe odaklanabiliyor mu?”, “İlgi alanlarını besleyecek bir şeyler yapmış mı?”

Bu sistemde ödül ve ceza yoktur, çocuklar öz güvenlidir. Öz güven, binlerce başarı ve sayılamayacak kadar çok hatadan oluşan bir temel üzerine inşa edilir. Öz güveni kişi kendi kendine, adım adım, başarıdan başarıya ilerleyerek inşa etmelidir. Bu, bir çocuğa sadece değerli, zeki ve iyi olduğu söylenerek elde edilemez.
Araştırmalar göstermiştir ki Montessori Yöntemi’ne göre eğitim almış olan çocuklar hem akademik konularda hem de sosyal ve duygusal olarak gelecek hayatlarına daha iyi hazırlanmış bir biçimde başlarlar. Montessori çocuklarının becerilerini maddelemek istersek aşağıdaki gibidir:

» Genel akademik sınavlarda başarıları yüksektir.
» Yönergelere uyumları tamdır.
» İşlerini zamanında teslim etme disiplinleri gelişmiştir.
» Öğrenmek için gösterdikleri ilgi sınırsızdır.
» İhtiyaç duyulan ana becerilere hali hazırda sahiptirler çünkü bu becerileri alırken diğerlerinin sahip olmadığı imkânlara sahiptirler.
» Sorumluluk alma konusunda isteklidirler.
» Konuyu geliştiren sorular soran bir zihin yapısına yani eleştirel düşünceye sahiptirler.
» Meraklıdırlar ve hata yapmaktan korkmazlar. Sağlıklı bir hatayla barışıklık, buluşun gelişebileceği bir tohumdur.
» Farklı ve yeni koşullara uyumları açısından ilerlemiş beceriler gösterirler.
» Toplum inşa etme bilinçleri yüksektir.

Bütün bu özelliklere sahip olarak diğerlerine göre önde olan konumlarda hayata başlarlar. Açıkçası çok kişi mühendis ya da doktor unvanını almaya yetecek akademik beceriler gösterir ama hepsi hayatta yaptığı işte başarılı olamaz. Bunun nedeni açıktır çünkü akademik başarı yetmez. Çalışma alanına uyum ve çalıştığınız kişilerle kurduğunuz olumlu ilişkiler sizi başarıya ulaştıracak, akademik olarak öğrendiklerinizi uygulamanızı sağlayacaktır. Bu nedenle insan ilişkilerini erken yaşta öğrenmek ve onlara hakim olmak önemlidir. Montessori Yöntemi öğrettiği tüm akademik bilgilerin yanı sıra çocuğa sosyal ilişkileri de öğretir. Bu bilgi, Montessori Çocukları’nı ayrıcalıklı hale getirir.

Google kurucuları Lary Page ve Sergey Brin, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Anne Frank da Montessori okullarında yetişmişler.

Montessori yöntemi

Montessori Yöntemi’nin en önemli özelliği yöntemin kendine has bir eğitim felsefesinin üstüne inşa edilmiş olmasıdır ve bu felsefe kendisinden önce birçok filozofun yaptığı gibi çocuklardan uzak bir yaşamdan bulmaz kaynağını. Maria Montessori 1900’lerin başında Roma’nın düşük gelirli ailelerinin bulunduğu San Lorenzo’da yöntemini çocuklarla çalışarak ve onları gözleyerek geliştirmeye başladı. Bu nedenledir ki Maria Montessori kendi oluşturduğu eğitim yöntemini anlatırken şöyle der “Çocuğu çalıştım. Çocuğun bana verdiklerini aldım ve onları ifade ettim. İşte Montessori Yöntemi budur.”

Bugün dünyada Montessori Eğitimi öncelikle okul öncesi ve ilköğretim döneminde uygulanır. Fakat bazı ülkelerde üniversiteye kadar devam edilebilen Montessori okulları da vardır.

Montessori felsefesi

Montessori’nin eğitim felsefesi, çocuğa bakışı nedeniyle geleneksel anlayıştan çok ayrıdır. Montessori’ye göre çocuklar yetişkinlerden tamamen farklı bir biçimde öğrenir, düşünür ve algılarlar. Bu nedenle çocuğu yetişkinin eksik bir örneği olarak görmeye çalışarak eğitim vermek, binlerce yıldır yapılmakta olan bir hatayı sürdürmekten başka bir anlama gelmez. Çocukların kendilerine has ihtiyaçları ve hakları vardır. Yetişkinin çocuğun gelişim sürecinde yapabileceği tek şey çocuğun önündeki engelleri kaldırmak ve onun ihtiyaçlarını karşılamaktır. Eğitim, çocuğun kendi kendini inşa ettiği bu dönemde sahip olabileceği deneyimleri zenginleştirmek ve ilerleme yönünde tecrübeler sunabilmektir.

Montessori Metodu’nda karma yaş uygulaması ile bireysel eğitim sayesinde uygulanabilmektedir. Günümüzde, çoğunlukla bir sınıftaki öğrencilerin aynı anda, aynı yöntemle, aynı konuyu öğrenebileceği varsayımına dayanılarak toplu eğitim yapılmaktadır. Oysa öğrenmenin gerçekleşebilmesi için öğrenilecek konunun meydan okuyuculuğu ile öğrencinin hazır bulunuşluğu arasında denge olması gerekir. Bir sınıftaki tüm öğrencilerin aynı hazır bulunuşluğa sahip olduğunu düşünmek olanaksızdır. Bu durum sonucunda ise öğrenciler sözde başarılı, vasat ve başarısız olarak adlandırılmaktadır. Bireysel eğitim çocuğun kendi hızında öğrenmesine olanak tanır. Montessori Metodu’nda çocuk bir aşama üzerinde uzmanlaşmadan diğer aşamaya geçmezler. Böylece başarısızlık duygusunu yaşamaz.

M. Montessori, çocukta özel bir yeteneği kazanmayı sağlayan ve bu yeteneğin kazanılması ile son bulan duyarlılık dönemlerini keşfetmiştir. Bu duyarlılık dönemlerinin gereklerine göre davranılmayınca yeni bir yeteneği keşfetme olanağı yitirilecektir. Elbette bu yetenek daha sonra tekrar kazanılabilir ancak duyarlı dönemlerde olduğundan çok fazla çaba gerektirir. Bu duyarlılık aşamaları ve yaş dönemleri şöyledir: Hareket (0-1 yaş), dil (0-6 yaş), küçük nesneler (1-4 yaş), düzen (1-2 yaş), müzik (2-6 yaş), zarafet ve kibarlık (2-6 yaş), duyuların incelik kazanması (2-6 yaş), yazı yazma (3-4 yaş), okuma (3-5 yaş), uzamsal ilişkiler (4-6 yaş), matematik (4-6 yaş). Bu duyarlılık dönemlerinde çocuk yetişkinin bilinçli zihninden farklı olarak “emici zihin” olarak adlandırılan bilinçsiz bir aşamada öğrenecektir. Çocuk, duyarlılık dönemlerinde bu konuları çok daha kolaylıkla öğrenebileceği için Montessori anaokullarında akademik çalışma önemlidir. Duyarlı aşamalarda emici zihin yoluyla öğrenmeye en güzel örnek, bir çocuğun anadilini öğrenmesidir. Dil için duyarlı aşama olan 0-6 yaş döneminden sonra öğrenilecek herhangi bir dil ne anadilin kolaylığıyla ne de onun kadar iyi öğrenilebilecektir. Oysa 0-6 yaş döneminde çocukların 2-3 dili birden kolaylıkla öğrendiği görülmektedir.

Montessori Metodu çocuğun bağımsızlığına büyük önem verir. Çünkü özgürlüğü iyi kullanabilmek için bağımsızlığa ihtiyaç vardır. Bu nedenle, Montessori eğitim çevresi de çocuğa bağımsızlık kazandıracak şekilde tasarlanmıştır. Çocuğa yetişkinlerce yapılacak gereksiz yardım, onun bağımsızlık kazanması önündeki en büyük engeldir. Oysa yetişkinlerin büyük çoğunluğu, çocukların kendi başına birçok eylemi gerçekleştiremeyeceğini düşünerek onlara yardım eder, yapamayacağını düşündükleri eylemlerde ise onları engellerler. Bu bir yandan çocukları yetişkine bağımlı kılarken bir yandan da onların kendiliğinden etkinliklerini yok eder; kendilerini ve çevrelerini keşfetmelerini engeller. Bu nedenle Montessori öğretmeni sınıfta pasiftir ve çocuğa gereksiz yardımda bulunmaz.

Güzümüzde anaokulları Montessori Metodu’ndan etkilenerek çocuk boyutunda tasarlanmış sınıf mobilyalarını kullanmaktadır. Bu uygulama çevrenin çocuğa değil, çocuğun çevreye hakim olmasını sağlayarak ona bağımsızlık kazandırır. Ancak Montessori Metodu’nda bu uygulama sadece mobilyalarla sınırlı değildir. Hatanın kontrolünü içeren materyaller, duvarlardaki pano, resim vb.nin göz seviyesine asılmış olması, çocukların yemek saatlerine aktif olarak katılarak sofranın hazırlanmasına, toplanmasına ve yemek sonrası temizliğe katkı sağlamaları, sınıfın temizliğinden sorumlu olmaları çocukların çevreye hakim olmalarına ve bağımsızlık kazanmalarına katkı sağlayan önemli uygulama örnekleridir. Aynı uygulamaların ev yaşamında da yapılması gerekmektedir. Özellikle küçük çocuğun yetişkin yardımına olabildiğince az ihtiyaç duyacağı bir ev çevresi yaratılmalı ve çocuk eylemlerini kendi başına yapması için özgür bırakılmalıdır.

Metodun okul öncesi ve ilkokul aşamalarında en önemli unsurlarından birisi özel olarak tasarlanmış materyallerdir. Bu materyaller öz kontrol yoluyla oto eğitime yol açar ve ardıl etkinlikler aracılığıyla çocuğun uzmanlaşmaya doğru yol almasına yardım eder. Materyallerin her biri hatanın kontrolünü içerdiği için çocuk öğretmen yardımı olmadan kendi başına çalışabilmektedir. Öğretmen yeni bir materyal için hazır olan çocuğa, özel bir sunum yöntemiyle materyali tanıtır. Bu tanıtım materyalin raftan alınmasından, daha sonra kullanacak öğrenci için rafa uygun bir şekilde geri yerleştirilmesine kadar tüm aşamaları içerir. Öğretmen materyali sunduktan sonra çocuk bu materyalde uzmanlaşana kadar kendi başına veya kendiliğinden oluşmuş küçük gruplarla beraber çalışacaktır. Öğretmen ise çocuğun çalışmasını gözlemleyecek ve kaydedecektir. Montessori materyalleri günlük yaşam, duyusal, kültür, dil ve matematik müfredat alanlarına göre çocukların ulaşabilecekleri raflarda, basitten karmaşığa doğru yer alırlar.

Montessori sınıfında her materyalden yalnızca bir set vardır. Bu çocuklar arasında, açıkça talep edilmediği halde bir birlik ruhu geliştirir. Çocuk başkasının çalıştığı bir materyalle çalışmak için, onun işini bitirmesini beklemek ya da kullanmak için izin istemek zorundadır. Bu durum çocukların sürekli aynı materyallerle çalışmasını da engeller. Ortalama 20 kişinin bulunduğu bir okul öncesi sınıfında herkes farklı materyallerle çalışacağı için, çocuğun, materyallerin arkadaşları tarafından kullanımını izleme fırsatı da olacaktır.

Montessori materyallerin her parçası dikkatlice tasarlanmıştır ve basitten karmaşığa doğru diğer materyaller dizisinin bir parçasıdır. Çocuk materyaller dizisinde ilerlerken, doğal olarak tamamıyla duyumsal etkinliklerden somut aşamalara geçer.

Montessori materyallerinin çocuğa gösteriminde “üç aşamalı sunum” kullanılır. Üç aşamalı sunum Montessori eğitimcileri tarafından yeni bir dersi ve materyali çocuklara tanıtmak, kavrayış ve ustalaşmak sürecinde yol göstermek için kullanılan temel bir tekniktir. Materyaller üç aşamalı sunum ile tanıtılırken gereksiz kelime ve hareketlerden kaçınılır. Anlamayı arttırmak için eylemler fark edilebilir adımlarla başlar ve böylelikle çocuğun materyalleri daha sonra kullandığında başarılı olma şansı olur.

Montessori Materyalleri: Günlük Yaşam Materyalleri, Duyusal Materyaller, Dil Materyalleri, Matematik Materyalleri, Biyoloji Materyalleri, Coğrafya Materyalleri(Kozmik) olmak üzere 6 temel alanda sınıflandırılabilir.
Montessori Metodu çocuğun rehberliğini izleyen bir metottur. 0-18 yaş eğitiminin tüm aşamalarında çocuğun kendi eğitimini yönlendirmesi, eğitim yaşantısının ilk söz sahibi olması beklenir. Çocuğun eğitimini üstlenen yetişkin çocuğun yaşamındaki ilk aylardan itibaren çocuğu kendini yaratmaya çalışan bir sanatçı olarak görmeli ve onun bu yaratım sürecini gereksiz müdahalelerle sekteye uğratmadan gerekli olan çevreyi hazırlamalı, ona ve seçimlerine saygı duymayı öğrenmelidir.

Montessori yönetiminin temel öngörüleri

» Çocuk yetersiz bir birey değildir. Tüm canlılar gibi çocuk da bağımsızlığını yani kimsenin yardımı olmadan kendi ayakları üstünde durabilmeyi ister.
» Çocuğa saygı duymak gerekir aksi takdirde ona seçimlerini gerçekleştirmesi için fırsat vermediğimizden çocuğun kişiliğini doğru değerlendiremeyiz.
» Çocuk, öğrenme sürecini gelişimindeki ihtiyaçlara uygun olarak kendi kendine yönetebilme becerisine sahiptir.
» Çocuklar yetişkinlerden farklı şekilde bilgi alır ve öğrenir.
» Çocuğun gelişimi hakkındaki bilgi çocuğun Montessori Yöntemi’ne göre düzenlenen bir çevreyle kurduğu ilişkinin gözlemlenmesiyle elde edilir. Öğretmenin gözlemleri değerlendirilir, çocuğun ilerlemesi bu verilere göre takip edilir ve düzenlenir.
» Gelişim süreci içinde çocuğun çevresindeki bazı uyaranlara karşı zaman zaman daha duyarlı olduğu dönemler vardır. Bu dönemlerde öğrenme diğer dönemlere göre çok hızlı, yoğun ve etkisi güçlüdür. Hayatın ilk altı yılında mümkün olan duyarlı dönemlerde çocuk dile, sosyal ilişkilere, duyularını geliştirmeye ve inceltmeye, bilgilerini sınıflandırma ve derecelendirmeye eğilimli olur. Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu mekân onun gelişimine uygun ve destekleyecek bir biçimde düzenlenmelidir.
» Hayatın ilk altı yılı yaşamın daha sonraki yıllarıyla kıyaslanamayacak kadar değerlidir. Çocuk yetişkinliğinde kullanacağı hayat becerilerinin büyük bir kısmını bu ilk altı yılda inşa eder. En önemlisi çocuğun bilgiyi alma ve işleme becerisi bu dönemde çok yüksektir ve en verimli şekilde değerlendirilmesi gerekir.
» İlk altı yaşta çocuklara sözel olarak bilgi iletilmesi yararsız bir çabadır. Çocuklar bu dönemde bilgiyi mutlak surette yaparak ve yaşayarak alırlar. Sorun bilgiyi alma ve değerlendirme sürecinin çocuğa nasıl yaşatılabileceğidir. Montessori araçları çocuğun bilgiyi yaşayarak keşfedebilmesini sağlar çünkü artık bilgi, sözel ve soyut değil ama çocuğun eliyle işleyebileceği somut bir biçimdedir.
» Bağımsız sorun çözme becerilerinin gelişmesi desteklenir ve çocukların kendi ayakları üstünde durabilmeleri cesaretlendirilir.

Montessori eğitiminde hedefler

Montessori Yöntemi çocuğun bir birey olarak tüm özelliklerini mümkün olabilecek en ileri seviyede geliştirmesini hedefler. Bu yolda çocuğu, sorular üreten ve sorularına cevaplar bulabilen biri olarak yetiştirmeyi hedefler. Önemli olan kişinin kendine yeterli bir birey olabilmesidir. Montessori Yöntemi özünde, üreten ve mutlu olan insanlar yetiştiren bir hayat eğitimidir.

 

Montessori yönteminde hazırlanmış mekan

Çocuğun gelişiminde ilk adımları bir dönüm noktasıdır. Durağan konumundan hareket edebilir hale gelir. Ve bu gelişim çocuğu hareket etmeye duyarlı bir döneme sokar. Montessori çocuğun hareketlerinin bir amaca hizmet ettiğini düşünür. Amaç beden üzerinde hakimiyet kurabilmektir. Bu hakimiyet karşılıklı bir ilişkidir, beden zihne ve zihin de bedene hakim olmayı öğrenir. Bu nedenle çocuklar bir hedefe göre hareket ederler, bu hedef bağımsız ve kendi kendine yeterli olmaktır. Çocuğun hareketi Montessori Yönteminde “iş” olarak adlandırılır.

Hayatın ilk yıllarında sözel bilgi iletimi mümkün değildir. Çünkü henüz en temel bilgiler eksiktir. Uzay ve zaman kavramı doğuştan edinilen bilgiler değildir. Yaşarken kazanılır. Uzay kavramının kazanılması bedenin sürekli uzay içinde hareket ettirilmesiyle mümkün olur. Zaman kavramı ise değişimin algılanması ve ölçülmesiyle öğrenilir. Çocuklar bunların yanı sıra sınıflandırma, sıralama, nitelik ve nicelik ifade eden kavramlara da sahip değildirler.

Bu nedenle bilgi elde etmek, çocuğun içinde bulunduğu mekanı deneyimlemesiyle mümkün olur. Ancak bu şekilde beyin gelişebilir ve öğrenmenin ön koşulları sağlanır.

Hazırlanmış bir mekanda her şey çocuk boyutlarına uygundur. Böylece çocuk mekan içinde tam bir hareket özgürlüğüne sahip olur. Mekanı kendi iradesine göre değiştirebilir ve kullanır. Sonuçta mekanın bir yetişkinin yardımına ihtiyaç duyulmadan kullanılması çocuğa kendine yeterli bir birey olduğu algısını verir ve elbette ancak bu şekilde kendi yeteneklerini son noktasında geliştirebilir. Mekanın çocuk boyutlarında olması çocuğa mekanın onun için hazırlanmış olduğunu hissettirir. Mekandaki her şeyin sahibi çocuklardır.

Mekanın düzeni

Montessori Yönteminde vurgulanan düzen anlayışı yetişkinlerin düzen anlayışından farklıdır. Yetişkinler için düzenli olmak derli toplu olmak anlamına gelir oysa çocuklar için düzen nesnelerin birbirleriyle ilişkisiyle alakalıdır. Çünkü nesnelerin işlevlerini ancak bir bütün içinde anlayabilir ve öğrenebilirler. Kendi başına duran birkaç çatal, çatalın işlevini anlamak konusunda çocuğa bilgi vermez oysa hazırlanmış bir masada tabağın yanında duran çatal çocuğa çatalın işlevi hakkında açık bilgi verir. Bir Montessori Okulunda tüm araçlar belli bir düzene göre yerleştirilir ve araçların her biri çevrelerindeki diğer araçlarla işlevsel olarak ilişki içindedir. Yazma ve okuma araçlarının bir arada belli bir şekilde yerleştirilmiş olması işlevsel düzen hakkında bir örnek olarak verilebilir. Ayrıca araçların yerleri değiştirilmez, böylece çocuklar çalışmak istedikleri araçları aynı yerden alır ve aynı yere yerleştirir. Mekanın değiştirilmemesi çocukların aynı işi aynı şekilde defalarca yapabilmelerini ve becerilerini en ileri seviyede geliştirebilmelerini sağlar, böylece işlerinde ustalaşırlar.

Dünyaya dair ilk bilgileri aldıkları dönemde çocukların düzenli bir fiziksel mekan içinde bulunması onlara güvenlikte oldukları hissini verir. Montessori Okullar çocuğun güvenlikte olduğu hissini tam olarak destekler.

“Açıkçası, çevre yaşayan bir yapıda olmalıdır, daha yüksek bir zeka tarafından yönetilen ve düzenlenen, sırf bu iş için yetiştirilmiş yetişkinler tarafından.”
-Maria Montessori

Mekan altı temel parçadan oluşur

  • Özgürlük: Gelişimin ilk aşamalarında çocuk ihtiyacı olan bilgiyi seçebilme becerisine sahiptir. Bu nedenle çocuğun belirlenmiş kurallar dahilinde özgür bırakılması gerekir.
  • Yapı ve Düzen: Çocuğun her gün aynı düzene sahip bir mekan içinde bulunması onun uzay ve zaman kavramlarını geliştirmesi için anahtardır. Düzenin sağlanması için her Montessori aracı belli bir düzen içinde yerleştirilir ve sunulur. Sınıflarda her araçtan bir tane vardır. Bu, çocuğa sınırlarını öğretir. Sıra beklemeyi öğrenir. Çalışmak istediği aracı ilk seçme aşamasında sorun çözmeyi ya da beklerken kendini denetlemeyi öğrenir. Bu sayede çocuklar içine doğdukları aşırı çeşitliliği düzenli olarak algılamaya başlarlar.
  • Gerçekçilik ve Doğa: Sınıflarda yer alan günlük kullanım araçları aslına uygundur (kırılabilir cam ya da seramik araçlar, akan bir lavabo gibi). Bu sayede çocuk gerçek dünyaya dair daha doğru bilgiler elde eder (seramik yere düşünce kırılır ama plastik kırılmaz). Sınıflardaki ve bahçedeki hayvanların ve bitkilerin sorumluluğu çocuklara aittir. Bu sayede canlı ve cansız arasındaki ayırımı öğrenirler. Ve elbette doğanın işleyişine dair fikir sahibi olurlar.
  • Güzellik: Güzellik mekanın sadeliğinden gelir.
  • Ortam: Her zaman amaçlığı ve üretkenliği hissettirmelidir.
  • Montessori Araçları: Montessori araçları çocuğun dikkatini çekecek ve dikkatini yoğunlaştıracak şekilde tasarlanmıştır. Montessori sınıflarında araçlar kendi alanları içinde özel bir düzenle yerleştirilir.

 

Günlük Yaşam Materyalleri

Bu  alanda hedeflenen alıştırmalar çocuğun günlük yaşamında karşılaşabileceği tüm uğraşlardan oluşur. Yani sadece  çocuğun  kendi öz bakımına ait olmayıp, yaşadığı çevredeki canlı ve cansız varlıklarla olan tüm ilişkilerini kapsar. Materyaller çocuğun yaşadığı toplumun kültürel özelliklerine uygun eşyalardan hazırlanır.

Montessori Eğitimi’nde günlük yaşam becerileri çalışmaları;
» Çocuğun  kendi işini başarması ve bağımsızlaşmasını sağlar.
» Çocuk ev işleriyle uğraşmaktan çok hoşlanır, ev işlerini yaparken kullanılan tüm kaslarını ve organlarını aynı zamanda geliştirme fırsatı bulur. Örneğin; bakliyat ayıklamak, toz almak, kaşıklamak, şişe kapağı açıp kapamak, çamaşır mandallamak… Sayısız ev işi, çocuğun gelişim alanlarından olan motor ve zihinsel gelişim düzeylerini destekleyici çok sayıda fırsat sunar.
» Tüm bu aşamalarda el bileği ve parmak kasları çalışır. El bileği hareketi sadece insana ait bir özelliktir. Eller zekânın organlarıdır. Ellerin kullanılmasıyla zekânın geliştiği ispatlanmıştır.

 

Maria Montessori “İnsan, çevresine elleriyle sahip olur’’ der.

Bu alıştırmalarla hareketlerini koordine  ve kontrol etmeyi, sabırlı olmayı, odaklanarak  çalışmayı öğrenirler. Okuma yazma, matematik, duyu ve evrensel düşünme için ön hazırlık yapmış olurlar.Sınırlarını ve yeteneklerini geliştirmeyi öğrenirler, böylece yaratıcılıklarının ve kendi gücünün farkına varırlar. Bir çalışmanın farklı aşamalarındaki mantıksal sırayı kavrarlar.

Maria Montessori, günlük hayat çalışmalarının “Meditasyon’’ özelliği sonucu; çocuğun uysal bir davranış biçimi geliştirdiğini ve ‘’iç huzura kavuştuğunu’’  söyler.

“Eğitimcinin dikkatli gözlemi” sonucu gelişimini tamamlayan çocuk, yaptığı işi seven, sorumluk duygusu taşıyan, güçlüklerden yılmayan, sorunlarla başa çıkabilen, kendisi ve çevresiyle barışık bir kişilik geliştirir.

 

Matematik Materyalleri

Matematik aslında hep yaşamımızın bir parçası olan, buna rağmen de  yabancı bir şey gibi çekinip kendimizi uzak tuttuğumuz bir konudur. Birçoğumuzun okul hayatının korkulu rüyasıdır.

Bizler matematiği çocuğun yaşamına bir ders olarak değil, yaşamı kolaylaştıran bir bilgi, yaşamın bir parçası olarak sunuyoruz.

Platon Sokrates’e “Hesap yapamıyorsan geleceğin hazları üzerine de düşünemezsin  ve yaşamın bir insanın yaşamı değil bir istiridye ya da salyangozun yaşamıdır.’’ derken matematiğin yaşamımızın ne kadar da içinde olduğunu göstermiştir.

Maria Montessori  matematiği çocuğun eline somut bir şekilde verecek materyaller geliştirerek bu önemli bilgiyi keyif alarak öğreneceği bir hale getirmiş. Montessori eğer bir çocuğa başlangıçtan itibaren anlaşılır bir şekilde öğretilirse her çocuğun matematik öğrenebileceğini kabul eder. Matematik materyallerinin en temel özelliği soyut kavramları somutlaştırmasıdır. Materyallerin belli bir düzeni vardır. Bu düzen çocuğa basitten zora, somuttan soyuta düzenli bir sıra ile kavratılır. O güne kadar çalışılan günlük yaşam ve duyu materyalleri matematiğe bir zemin sağlamıştır. Altın boncuklarla birlik boncuğun bir nokta, onluk boncuğun bir çizgi, yüzlük boncuğun bir düzlem ve binlik boncuğun bir küp yani bir hacim oluşturduğunu görür, dokunur öğrenir. Sonra bunlarla banka oyunu oynarken toplamayı, çıkarmayı, çarpmayı, bölmeyi öğrenir. Ama ezberlemez. Sequin tablasıyla 14’ün aslında bir 10 ve bir 4 den oluştuğunu gözüyle görür, dokunur, bunu kendi yapar. İşte bu çocuklar eğitim yaşamlarının daha sonraki kısmında matematikle adeta oynarlar. Herkesin korkulu rüyası olan matematik dersi onlar için sırrı çözülmüş, yaşamın bir parçasıdır.

 

 

Duyu Materyalleri

Montessori, duyu organlarını çocuğun çevresi ile iletişim kurduğu organlar olarak kabul eder. Duyu organları  adeta çocuğun dünyaya açılan pencereleridir ve materyaller çocuklara dünyayı açmak için anahtar verir. Bu nedenle duyuların eğitimi ve duyu materyalleri Montessori eğitiminin temelini oluşturur. Duyu materyalleri ile o güne kadar aldığı tüm uyaranları düzene sokar. Fakat bu uyaranlar zengin, düzenli ve sistematik olmalıdır. Duyu materyallerinin kullanımında çocuğun bir noktada odaklanmasını sağlamak pedagojik anlamda temel amaçlardandır. Dikkatin odaklanması (konsantrasyon) Montessori eğitiminde çok önemlidir. Çünkü öğrenme ancak dikkatin odaklanması sonucu gerçekleşebilir. Çocuğun yoğun bir duyu uyarısına gereksinimi vardır. Montessori tüm duyu organları için materyal geliştirmiştir. Materyaller belli bir düzen içinde ve çocuğun ilgisini çekecek şekilde tasarlanmıştır. Her materyal sadece tek bir duyuya yöneliktir ve tek bir kavram öğretir.  Böylece çocuğun kafasını karıştırmadığımız gibi duyuyu da hassaslaştırmış oluruz.

Örneğin; renkleri öğrenmek için kullanılan renk tablacıklarının tümü aynı maddeden, aynı boyut ve biçimde hazırlanmıştır. Sadece renkleri farklıdır. Ses tüpleri, koku tüpleri, dokunma tabletleri, ağırlık tabletleri, ısı tüpleri, ısı tabletleri de aynı şekilde sadece hassaslaştırılacak noktada farklılık gösterir, diğer özellikleri aynıdır. Tutmalı  silindir bloklar ile farklı boyutların varlığını,  pembe kule ile üç farklı boyutu görsel algılamayı, kahverengi merdivenle ağırlıkla büyüklük arasındaki bağlantıyı, geometrik çekmeceyle yüzeyler arasındaki farkları, kırmızı çubuklarla uzunluk kavramını dokunarak yani somut ve yalıtılmış bir şekilde öğrenir.Sonuç olarak bu uyaranları düzenli bir şekilde beynimize kayıt ederiz.

Montessori “Çocuğun eline koymadığınız şeyi aklına koyamazsınız.’’ der.

Duyu materyalleri ile yapılan çalışmalar sonucu;
» Yaptığı işe odaklanmasını sağlamak,
» El-göz koordinasyonu gelişimini desteklemek,
» Özenli ve planlı çalışma alışkanlığı kazandırmak,
» Matematikte 10’luk seri yapmaya hazırlamak,
» Yazma becerilerini desteklemek,
» Duyuları hassalaştırmak,
» Bellek  ve görsel algıyı desteklemek,
» Sanat ve estetiğe karşı duyarlılığın gelişmesini sağlamak,
» İnce ve kaba motor gelişimi desteklemek
» Boyutları kavramasını sağlamak
» Yaşadığı çevreye olan duyarlılığı ve uyumunu arttırmak
» Yaratıcılığın gelişimini desteklemek gibi birçok hedefe ulaşılmış olur.

Duyuların hassaslaştırılması ve odaklamayı sağlamanın sonucunda da dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu en aza indirilmiş ya da engellenmiş olur.

 

Kozmik Materyalleri

Montessori, özellikle küçük çocuk eğitiminde doğa ve kültürün sunulması gerekliliğini savunur. İnsanın kozmik görevi, doğayı kendi yarattığı süper doğaya çevirmek yani kültürü yaratmaktır.

Bir Montessori okulundaki tüm materyaller, masalar, sandalyeler, bardaklar, tabaklar ve daha aklınıza gelen ne varsa her şey doğal malzemelerdendir. Çünkü Montessori felsefesine göre sonradan çevreci olunmaz. Çocuğu, yaşamının henüz ilk yıllarında iken doğal malzemeyle tanıştırıp, çevre ve doğa bilincini vereceksin ki bu onda  yerleşik bir davranış olsun.

Maria Montessori “Çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren üzerinde yaşadığımız dünyanın sadece bize ait olmadığını, dolayısıyla kaynakları kullanırken diğer canlılarla birlikte paylaştığımızı unutturmamalıyız. İnsanoğlu üzerinde yaşadığı gezegenin en akıllı canlısı olmanın sorumluluğunu unutmamalıdır.’’ demişti